Anasayfa / Dağarcık / Bilgi Demeti / Gizemli Bir Gerçek Olay: Dyatlov Geçidi Vakası

Gizemli Bir Gerçek Olay: Dyatlov Geçidi Vakası

 

Çoğunluğu Ural Teknik Üniversitesi’nden mezun dokuz yakın arkadaş ve tecrübeli dağcı 27 Ocak 1959 günü Sovyet Rusya’da Ural Dağları’nın uçsuz bucaksız eteklerinde 2 haftalık bir tırmanış ve kayak gezisi için yola çıktılar. Aslında on kişi çıkacaklardı ama bir tanesi sağlık sorunları nedeniyle katılamayınca (hayatında başına gelmiş en iyi rastlantı bu olabilir) iki kadın ve yedi erkek yola çıktılar.

Dokuzu da çok deneyimli ve cesaretli sporculardı, rotaları “kategori 3” olarak bilinen en zor kategorideydi ve hedefleri Vizhai bölgesindeki Otorten dağına kadar gitmekti.  Başta liderleri İgor Dyatlov olmak üzere takım olarak kendilerinden çok eminlerdi ve ne dondurucu soğuk ne de bu tehlikeli rota gözlerini korkutmuyordu.

 

27 Ocak’ta yola çıkan takım, Vizhai kasabasına geri dönünce, plana göre 12 Şubat günü bağlı oldukları spor kulübüne telgraf çekeceklerdi. Ancak planlanan gün henüz bir telgraf ulaşmamıştı, yine de bu pek önemsenmedi çünkü bu tür gecikmeler olağan kabul ediliyordu. Ancak üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen hala telgraf gelmeyince tedirgin olmaya başladılar ve sporcuların ailelerinin de ısrarıyla bir kurtarma ekibi 20 şubat günü arama kurtarma çalışmaları için yola çıktı.

Arama kurtarma çalışmasına polis ve asker helikopterleri de destek verdi ve tam 6 gün sonra grubun varış noktasından  10 km uzaklıktaki Kholat-Syakhl dağında ilk bulguları elde ettiler. Kamp çadırı oldukça tahrip görmüştü ve ağaçlık alana doğru giden ayak izleri 500 metre sonra karla kapanıyordu. İlk iki ceset büyük bir çam ağacının altında bir kamp ateşi kalıntılarıyla birlikte bulundu. Cesetlerin üzerinde sadece iç çamaşırlarının bulunması ilginçti. Daha sonra aralarında yaklaşık 150 metre mesafe bulunan üç ceset daha ateş ve kamp arasında bulundu, muhtemelen kampa geri dönmeye çalışıyorlardı.

 

Bulunan cesetlerin otopsileri sonucunda hipotermi yani vücut ısısının aşırı düşmesi sonucu ölüm saptandı. Birinde ölümcül olmayan bir kafatası zedelenmesi saptanırken diğerlerinde hiçbir zedelenme yoktu.

Beş ceset bulunmuştu ama diğer dört cesetten henüz daha hiçbir iz yoktu. Ancak 4 Mayıs’ta arama kurtarma ekibi bir şokla daha karşılaştı. Bir nehir yatağında bulunan dört ceset diğerlerinden farlıydı. Üçü şiddetli darbe sonucu ölmüştü.  Birinde ölümcül kafatası zedelenmesi vardı, ikisinin ise göğüs kafesleri parçalanmıştı. Burada ilginç olan nokta, cesetlerin hiçbirinde dıştan gelen bir yaralanma olmamasıydı. Yüksek basınç sonucu ezilmiş gibiydiler.

Otopsi sonucuna göre kadın sporculardan birinin dili yoktu. Bulunan video kayıtları ve günlüklere göre sporcular 31 Ocak’ta dağlık araziye varmışlar ve yiyecek ve ekipmanları için ormanlık alanda bir çadır kurduktan sonra 1 Şubat’ta tırmanışa başlamışlardı. Planlarına göre bir günde tırmanışı tamamlayıp ertesi gece diğer tarafta kamp kuracaklardı. Ancak sertleşen hava şartları onları hedefleri olan Otorten Dağı’na değil, yerel dilde “Ölüm Dağı” anlamına gelen Kholat Syakhl’a sürükledi. Kampta bulunanlar burada ne yaşandığına dair bir ipucu vermiyor.

Uzmanlar cesetlerdeki hasarın insan gücüyle yapılamayacağını söylemişti ancak polis yine de cinayet olasılığını göz önünde bulundurarak araştırmalara başladı. Araştırmada başka bir bulguyla karşılaşıldı; cesetlerin üzerindeki giysilerde radyoaktif lekeler vardı. Polis, Ural bölgesinde yaşayan yerlilerden şüphelense de arazi taramasında hiçbir insan izine rastlanmadı.

Delillerin detaylı incelenmesiyle birkaç ilginç nokta da ortaya çıkmıştı. Ateş yakmak için kuru değil, ıslak dallar kullanılmıştı. Asıl önemli nokta ise; çadır dışarıdan değil, içeriden yırtılmış gibiydi. Eldeki veriler dikkate alınınca bir şeyin kampçıları fena halde korkuttuğu tahmin ediliyor. Bu korkuyla çadırı yırtıp üzerlerine hiçbir şey almadan iç çamaşırlarıyla kaçmışlardı ve ormanın girişinde durup ateş yakmışlardı. Aralarından üç kişi kampa geri dönmek istemişler ancak yolda birer birer ölmüşlerdi. Sonradan bulunan dört kişi de öncesinde ya da sonrasında ormanın içlerine doğru ilerlemişlerdi. Bir varsayım da, dağcıların kör olduklarına dair. İlk bulunan cesetteki kafatası zedelenmesinin de gözleri görmeyen birinin koşarken ağaçlara çarpması sonucu olduğu düşünülüyor.

Cesur gençleri bu denli korkutan şey neydi?

Ayı veya başka bir hayvan tarafından saldırı olmadığı düşünülüyor çünkü dışarıdan hiçbir yaralanmaları, herhangi bir boğuşma ya da ayak izi yok. Ve radyasyon kalıntıları da oldukça düşündürücü.

Bu bilmeceyi ne Rus Polisi ne KGB çözemedi ve 1959’da dosyayı bir daha açmamak üzere kapattılar. Dağcıların ölümü kayıtlara “bilinmeyen zorlayıcı bir güç nedeniyle” diye geçti. 1990’da Anatoly Guschin, adlı bir yazar yaptığı araştırma sonucunda ve Rus yetkililerin tanıdığı ayrıcalıklar sayesinde bazı fotoğrafları ve daha önce bilinmeyen detayları ortaya çıkarmayı başardı. Ancak pek çok belge hala daha kayıptı. Bu araştırmayla ilgili Sırları Bedeli: Dokuz Yaşam isimli bir kitap yazdı. Kitapta Sovyet yönetiminin gizli araştırmaları sonucu geliştirilen bir “gizli silah” teorisine ağırlık verdi.

 

Bu kitaptan aldığı cesaretle, daha önce 1959 yılında araştırmaya katılmış olan emekli polis subayı Lev İvanov da bir makale yazdı. Makaleye göre gençler gökyüzünde uçan bazı küreler görmüşlerdi. Ancak bu küreler üstlerine rapor edildikten sonra timin araştırmayı bırakması ve bulguları gizli tutması emri verildi. Olayın olduğu tarihlerde gruptan 50 km güneyde olan yine bir başka yürüyüş grubunun kuzeyde garip turuncu küreler gördükleri ve yine o çevrede Şubat ve Mart aylarında meteoroloji yetkilileri ve askerler dahil değişik kişilerden benzer raporlar geldiği biliniyor ancak bu tanıklar araştırmalarda  göz ardı edilmiş.

 

 

 

 

Bu korkunç olayın anısına bir saygı göstergesi olarak bu geçide grup lideri İgor Dyatlov’un adı verildi ve olay da kayıtlarda Dyatlov Geçidi Vakası olarak geçiyor. Sovyet yönetiminin tüm detaylarını gizlemeye çalıştığı olayın sebebi uzaylılar mı, paranormal varlıklar mı yoksa gizli ordu araştırmaları mı bilinmez ama ortada dokuz kişinin vahim bir şekilde öldüğü ya da öldürüldüğü gerçeği kesin. Bu dokuz cesur gence ne olduğu sorusu birkaç rapor, kitap ve makalede yazılanlar dışında belki de sonsuza dek yanıtsız kalacak.

 

 

Hayatını kaybeden dokuz gencin ismi ise şöyle:

  • İgor Alekseyeviç Dyatlov (Игорь Алексеевич Дятлов), grup lideri, d. 13 Ocak 1936
  • Zinaida Alekseyevna Kolmogorova (Зинаида Алексеевна Колмогорова), d. 12 Ocak 1937
  • Lyudmila Aleksandrovna Dubinina (Людмила Александровна Дубинина), d. 12 Mayıs 1938
  • Aleksandr Sergeyeviç Kolevatov (Александр Сергеевич Колеватов), d. 16 Kasım 1934
  • Rüstem Vladimiroviç Slobodin (Рустем Владимирович Слободин), d. 11 Ocak 1936
  • Yuri (Georgiy) Alekseyeviç Krivonişenko (Юрий (Георгий) Алексеевич Кривонищенко), d. 7 Şubat 1935
  • Yuri Nikolayeviç Doroşenko (Юрий Николаевич Дорошенко), d. 29 Ocak 1938
  • Nicolai (Nikolay) Vladimiroviç Thibeaux-Brignolles (Tibo-Brinyol) (Николай Владимирович Тибо-Бриньоль), d. 5 Temmuz 1935
  • Semyon (Aleksandr) Aleksandroviç Zolotarev (Семен (Александр) Александрович Золотарёв), d. 2 Şubat 1921

Kaynaklar: https://seyler.eksisozluk.com    http://www.tarihiolaylar.com

Hakkında Admin

Buna da bakabilirsiniz

Çayı kim nasıl keşfetmiştir ?

Çaysız bir dünya nasıl olurdu acaba? Çay keşfedilmeseydi, çaydanlık, çay fincanı, kaşığı, işyerlerinde çay paydosu, …