Fotoğraf Ahmet Muhip Dranas ve eşi Münire hanıma ait.
Ahmet Muhip Dıranas’a şöhret getiren ‘Fahriye Abla’ şiiri, Türk edebiyatının da en ünlü ve gizemli şiirlerinden biri oldu. Önce ‘Fahriye Abla’nın gerçekten var olup olmadığı üzerine tartışmalar yapıldı, sonra sinema filmi çekilen ilk şiir oldu. 1984 yılında Yavuz Turgul tarafından sinemaya uyarlandığında büyük yankı yaptı. Yeşilçam’ın unutulmazları arasına giren film, o dönem Fahriye Abla’yı oynayan Müjde Ar’ın da ününe ün kattı.
Peki, filmde, ‘mahallenin güzel, ancak haksız dedikodulara konu alan Fahriye Abla’sı’, gerçekte nasıl biriydi? Fahriye Abla, Ahmet Muhip’in hayali miydi yoksa gerçek miydi? Dıranas, ‘Fahriye Abla’ şiirini yazdığı için hiç pişmanlık duydu mu? Kollarında öldüğü eşi Münire Dıranas’a ‘Fahriye Abla’ konusunda ne vasiyet etti?
Bu soruları, gazeteci Ebru Toktar Çekiç, Münire Dıranas’a sordu.
-Ahmet Muhip Dıranas ile nasıl tanıştınız?
-Babam öldüğü zaman, annem bir avukatla evlendi. Bu yüzden annemin babası olan dedemin evinde büyüdüm. Dedem, Ankara’da eski Orman Bakanlığı yakınlarında bir konak aldı. Ankara’da Ticaret Lisesi’nde okurken, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda çalışan teyzemi sık sık ziyaret ederdim. Muhip Bey, müdürle görüşürken beni görmüş. Beni görünce gözlerini öyle dikti ki bana, hiç ayırmadı. Tabii belirteyim ki o zaman dünya güzeliyim. Şimdi bakmayın cildimin bozulduğuna! Her neyse Dıranas da yakışıklı, şöhret sahibi bir adam. O sırada 17-18 yaşlarındaydım. Muhip Bey, 32 yaşında. Beni takip etti, okula gidiyorum, kapıda bekliyor, eve gidiyorum, önünde bekliyor… Ve bir gün evlenme teklif etti. Önce karşı çıktım, fakat o çok ısrar etti. Liseyi bitirmiştim, dedem de ölünce onunla evlendim.
‘Muhip’i baba gibi sevdim’
-Muhip Bey’i sevdiniz mi peki?
-17 yaşında bir çocuk, 32 yaşında bir adama o sırada ‘Seni sevdim’ diyemez. Annem, babam, dedem hepsi ölmüştü. Yalnız kalmıştım. Evlenmek zorunda kaldım. Ama Muhip Bey ile evlenmekten hep memnun kaldım. Ona, bohem yaşantısı olduğu halde, hiçbir zaman karşı gelmedim. Ben daima dürüst ve saygılı bir şekilde hayatımı sürdürdüm.
O sizi çok sevdi anlaşılan?
-Herkes ‘Fahriye Abla’ şiirini konuşur ama Ahmet Muhip Bey, tek şiir kitabını bana ithaf etti. Kendisi bohem adamdı. İçkisini devam ettirdi benimle beraber. Ben hiçbir zaman karşı çıkmadım. Ama o da bana her zaman sevgi, saygı besledi, daima beni methetti. Ben onu hep baba gibi sevdim. Fakat maalesef, bu büyük adamın çocuğu olmuyormuş. Ama ben ondan ayrılıp, başkasıyla evlenmedim.
Hayatından çok kadın geçmiş
-Çocuğunuzun olamaması Muhip Bey’den kaynaklanıyor yani?
-Sorun ondan kaynaklanıyor. 17 yaşında genç kızım, çocuğum olmaz mı?
-Peki, Dıranas’ın çocuğu niye olmuyor?
-Çünkü Muhip Bey, benden önce birçok kadınla macera yaşamış. Müthiş bohem yaşamış. O kadarını açıklamayalım artık.
-O öldükten sonra genç yaşta dul kaldınız, ama evlenmediniz. Kararınızdan pişman mısınız?
-Benim acayip huyum vardır. Namus mefhumu beni her şeyde engellemiş, fakat birçok konuda da başarıya ulaştırmıştır. Çok şükür, şerefimle ayaktayım, ama tabii ki yaşlandım ve yorgunum. Baksanıza yüzüm çok bozuldu benim. Çünkü bin bir dert içinde yaşıyorum. Yalnızlık zor. Ama ben ikinci bir erkeğin koynuna girmedim. Hasan åli Yücel’in annesi beni çok severdi. ‘Münire bir büyük adam geldi, onunla evlenirsen Kapalıçarşı’dan ne istersen alacağını, seni dünya turuna çıkaracağını, malvarlığını bile vereceğini söylüyor; gel evlen, bak çocuğun olur, daha çok gençsin’ dedi. ‘Benim hayatıma sadece eşim girmiştir, başka biri daha giremez’ dedim ve kabul etmedim.
-‘Fahriye Abla’ şiiri ne zaman yazılmış?
-Benimle evlenmeden yazılmış bir şiir.
‘Fahriye abla sübyancıymış’
-Peki, kim bu Fahriye Abla?
-Halk bu şiire bayılıyor! Ben evlendiğimde Fahriye kim bilmiyordum. Bu ünlü şiiri öğrenince ‘Kim bu Fahriye?’ diye sordum. İlişkisi olan bir komşusuymuş. Yani olay şu: Muhip Bey’in babası askeri fabrikalarda çalışıyor. O sırada işçiler için Cebeci’de yaptırılan İşçi Evleri’nde kalıyorlar. Fahriye de Muhip Bey’in annesinin komşusu. Sürekli evlerine girip çıkarmış. Aslında Fahriye evli, çoluk çocuk sahibi bir kadın. Ama başkalarıyla da düşüp kalkan hafifmeşrep bir kadın. Zannediyorum Muhip Bey’i de tavlamış o dönem. Muhip Bey, o sıralarda bir sübyan. Yeni erkek olmuş yani. Sanıyorum 15-16 yaşlarında. Fahriye de galiba sübyancıymış!
İlginç vasiyet
-Adına şiir yazılan bu kadını kıskandınız mı hiç?
-Allah Allah, bu çok saçma bir soru! Ben dünyaya gelmeden 3 yıl önce Muhip Bey, Fahriye Abla’yı tanımış. Fahriye’yi görmedim hayatımda! Muhip Bey benle evlendiğinde Fahriye işi çoktan bitmişti.
-Merak ettiniz mi Fahriye Hanım’ı?
-Ben, hayatım boyunca Fahriye ismi ile hiç ilgilenmedim. Çünkü benden önce yaşadığı bir kadın. Benden sonra değil bu! Ama Ahmet Muhip Bey, kollarımda ölürken bana ağlayarak ne dedi biliyor musunuz? İlk kez açıklıyorum; Kuran çarpsın ki doğrudur. ‘Münire sakın Fahriye’yi gündeme getirme! Elim kırılsaydı da bu şiiri yazmasaydım. Sen bu konuyu kimseye açma, bu konuyu film yapmak isterler, sakın yaptırma, mani ol’ diye vasiyet etmişti. Ben de hiç konuşmadım. İlk kez konuşuyorum. Kitap da yapacağım anılarımı.
-Fahriye Abla, herkesin kafasında farklı bir imge değil mi?
-Tahsilli, edebiyat bilenler bu işi o zamandan beri bilir. Fahriye Abla’yı çok yetenekli, çok güzel veya saygın biri gibi gösteriyorlar. Fahriye, sanki mahallede harika bir insanmış gibi herkes ona hayran! Halbuki öyle değil. Fahriye Hanım’ı kimse örnek almasın. Fahriye Hanım bir hafif meşrep. Ama şimdiki kadınlar pek mi hırlı! Hangisinin yeri Münire Dıranas gibi! (Gülüyor)
Sinop’ta müze kurulacak
-Vakfı ne zaman kurdunuz?
-Ahmet Muhip Dıranas Vakfı’nı, Dıranas öldükten hemen sonra 1980 yılında kurdum. Çünkü evlatsız kaldığım için yüreğim kan ağlıyor. Fakir çocuklara burs veriyorum. Gelenleri çevirmiyorum. Ama kimse vakfı desteklemiyor.
-Müze kurma girişiminiz de var sanırım?
-Sinop’a müze yaptırıyorum. Müzede, Ahmet Muhip Dıranas’ın şiir kitapları, fotoğrafları, eşyaları olacak. Orada yaşamak istiyorum, ama vakfı da bırakmak istemiyorum.
-Maddi sıkıntılar var mı?
-Gazeteciler Kooperatifi, Ankara’da İş Bankası Blokları’nın oralarda arsa dağıtmıştı. Muhip Bey de ölmeden buradan arsa almıştı. Ancak Muhip Bey, ‘Arsayı Münire adına verin’ demiş.
Tapu da var elimde. Arsanın inşaatı için Muhip Bey’in anlaştığı kişi, Muhip Bey ölünce arsayı ‘Muhip Dıranas bana verdi’ diyerek kayıtlar çıkarıp, imza taklit ederek, arsayı ve buraya yaptığı bütün daireleri almış. Bu konuda dava açıp, haklarımı isteyeceğim. Çünkü belgeler var elimde! Korkunç bir memleket bu Türkiye! Muhip Bey ölünce olmuş hepsi… Şu andaki vakfımızın Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’ndaki yerini bize rahmetli eski Başbakan Bülent Ecevit verdi. Kendisi bizi çok severdi.