Falaka

11. yy.’da kâbisî, bu cezanın talebelere uygulanabileceğini belirtip bir de güzelce tarif edince nasıl yapılacağını almış yürümüş okullarda bu ceza türü. tabii kızmamak gerekir hemen bu kişiye. aslında bu metodu tarif ve teşvik ederek çocukları zulümden kurtarmıştır. henüz gelişme çağında olan çocukların kafalarına, suratlarına, sırtlarına vurulmaktadır çünkü terbiye etmek niyetiyle ve kâbisî, bunun çocukların gelişimi ve sağlıkları için çok riskli olduğunu söyler.

“Neden dayağı tamamen kaldırmamış!” gibi sözler edilmez umarım. Osmanlı imparatorluğu, falaka cezasını çok benimsemiştir. eğitimde olduğu kadar aklınıza gelebilecek hemen her kurumda bu cezanın uygulandığına dair örnekler vardır. ha ama bakın çok güzel bir şey var: meselâ suçu işleyen kişi bir asker. ne bileyim işte çarşıda bir olaya karıştı diyelim. eğer falaka cezası almışsa bu ceza o an oracıkta uygulanmamıştır. normalde kadı efendinin adamları yanlarında falaka cezasını uygulayabilecekleri aletleri de taşırlar ve örneğin terazide hile yapan tüccar tespit edildiğinde hemen oracıkta falakaya yatırılırdı eğer bu cezayı aldı ise. lâkin bu kişi asker olunca cezası meydanda değil; kışlada verilmiştir.

Yani devlet diyor ki; suç dahi işlemiş olsa bunun cezasını askerî adaba uygun olarak kışlada ben veririm ve askerin her zaman sahip olması gereken saygınlığını korumak için onu halkın önünde rezil rüsva etmem! evet, hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz şu anda değil mi? tarih bu, elbet rahatça konuşabileceğimiz zamanlar da gelecektir bu yaşadığımız yılları.

Falaka uygulayan kişilere “falakacı” denilmiştir. bunlar genç devşirme askerler. tabii falakacıbaşı denilen birisi de var başlarında. kadılar da davalarda bu yöntemi gerek ceza gerekse doğrunun ortaya çıkarılması gibi nedenlerle uygulamışlardır. meselâ 1785’te dönemin meşhur eşkıyalarından çirmenli kör hasan ve kardeşleri iki genç kıza tecavüz ettikleri ve ardından da kızların bu acıya dayanamayarak intihar etmelerine dair olayda tecavüzde bulunan 5 kişinin kafaları kesilip bir sandık içerisinde İstanbul’a gönderilmiştir. işte bu davada eşkıyanın adamları falakaya yatırılarak gerçeği itiraf etmeye zorlanmışlardır.

Bu şekilde bir sürü örnek de var tabii. internette dahi vardır çeşitli şeriyye sicili örneklerinde bakabilirsiniz. dördüncü Mehmet döneminde Fransız elçisi la Haye’nin falakaya yatırılması var örneğin. kendisi, Fransa’nın Osmanlı İmparatorluğu’nun yanında olduğunu uzun uzun anlatırken dayanamayıp sırıtınca* sadrazam köprülü Mehmet paşa buna çok sinirlenmiştir ve elçi falakaya yatırılır. köprülü, bir şeyler döndüğünü hissetmiştir tabii. nihayetinde Fransa’nın aslında Venedik ve Avusturya ile aynı tarafta olduğu ortaya çıkar.

Emrah safa Gürkan’ın bahsettiği olay da komik. kılıç ali paşa, Osmanlı’nın savaşsız geçen yıllarında sıkılıyor. yalan haberlerle savaş çıkarmak istiyor. bir gün tersanede bir papaz gelip herkesin gözü önünde paşaya yalvarıyor bizi kurtarın diye ama paşa, papazı kovup sadrazama yönlendiriyor. papaz, sadrazamın karşısında feryat figan yardım dileniyor. bizi kurtarın, bırakın İran’ı falan, Akdeniz’de bizi ve Müslümanları katlediyorlar diye ağlıyor. Ağlıyor ama sadrazam “yatırın bunu falakaya” diyor ve görülüyor ki kılıç ali reis, adama para verip yalandan bunları söyletmiş Akdeniz’de savaş çıksın diye. ganimet peşinde adam.

Osmanlı imparatorluğu, falaka cezası uygulamayı yıkılana değin sürdürmüştür ki cumhuriyetin ilk yıllarında bile falaka cezası uygulanmaya devam etmiştir. bugün kuzey Afrika ülkelerinin neredeyse tamamında hâlâ uygulanmaya devam etmektedir.

Hakkında Admin

Buna da bakabilirsiniz

Çayı kim nasıl keşfetmiştir ?

Çaysız bir dünya nasıl olurdu acaba? Çay keşfedilmeseydi, çaydanlık, çay fincanı, kaşığı, işyerlerinde çay paydosu, …